Eyvah! İş Görüşmesi — Ahmet Şerif İzgören & Hakan Yaman

Yeliz Akkök
4 min readOct 27, 2021

--

Kitabı okumaya başladığımda önsözünde yer alan ‘’Gerçekten isteyerek, mutlulukla ve keyif alarak yapacağınız ve yeteneklerinizi katacağınız bir iş seçin. Gerisi çatır çatır gelir.’’ (Ahmet Şerif İzgören) sözü beni en çok etkileyen söz oldu. Aynı zamanda bu söz kitabın ana fikri niteliğinde. Sevmediğimiz, kendimizi içinde iyi hissetmediğimiz bir işte çalışmak kendimize yapacağımız en büyük kötülük olur. Hazır önsözden bahsetmişken kitabı bir solukta okuduğumu söylemeliyim. Öyle ki nasıl bittiğini anlamadığım, okurken sık sık kendimi tanımaya yönelik sorular sorduğum ve kendimi pek de tanımadığımı, olmak istediğim ve olduğum kişi arasındaki farkı fark ettiğimi fakat bununla beraber aydınlanma yaşadığımı da eklemeliyim.

Kitap bizleri gerçeklerle yüzleştiriyor ve açıkça söylüyor: ‘’ İnsanlar iş aramanın, özgeçmiş yazıp bir yerlere göndermekten ibaret olduğunu sanıyor. Birçoğu da iyi bir okuldan alınan diplomanın her kapıyı açacağını düşünüyor.’’ Bu bağlamda hem yapacağımız işi doğru aramak gerektiğini hem de doğru işi aramamız gerektiğini belirtiyor. Kitap başlarda kendimizi tanımamız için yol gösteriyor ve doğru işi bulmamız için bir check-up yapıyor. Değerlerimizden tutun da ilgi alanlarımıza kadar birçok alanda kendimizi tanımamızı bekliyor ve bununla beraber işimizle kendimizi karşılaştırarak uyumumuzu görmemizi sağlıyor. Ardından kişilik haritamızı çıkarabileceğimizden kişilik tiplerinin özelliklerinden bahsediyor. İçe dönüklük, dışa dönüklük, duyular, düşünme, hissetme, algılama gibi kişilik tiplerinden ve içerdiği anahtar kelimelerden bahsediliyor. Önemli olanın kişilik tipimizin işimizle olan uyumu olduğunu belirtiyor. Burada verilen uygulamayı yaptığımda ISFJ kişilik tipi yani koruyucular kategorisinde yer aldım. Bu kategorideki meslekler; doktor, hemşire ve ilkokul öğretmeni. Aslında başta da dediğim gibi kitap kendimi tanımam için beni oldukça sıkıştırdı.

İş ararken iş arama refleksine dikkat etmemiz gerektiği ‘’dur-kalk’’ yöntemiyle iş aramanın bize bir şey kazandırmayacağına dikkat çekiliyor ve iş ararken doğru yer ve zamanın öneminden bahsediliyor. İş ararken izlememiz gereken adımlardan biri olan kendi markamızı yaratmak yani asıl referansımızın kendimiz olması gerekiyor. Ben bu kısımda kendi markam nedir diye düşündüğümde hafızam cevabını buldum. İlkokul dönemimden itibaren gerek arkadaşlarım gerekse yakın çevrem özellikle sayı hafızamın kuvvetli olduğundan bahsederlerdi. Bunu lisedeyken sınıf başkanlığı yaptığım sırada listedeki öğrenci numaralarını birkaç günde aklımda tutunca ben de anlamış oldum. Kişisel markamızın normalin üstünde olması gerektiği ve markanın uzmanlaşmak demek olduğundan bahsediliyor.

Kitabın sonraki kısmında çevremizin iş ararken güçlü bir kale olduğundan çevremizi nelerin, kimlerin oluşturduğundan bahsediliyor. Aile, tanıdıklar, üyesi olduğumuz topluluklar çevremizi oluşturur ve iş ararken çevremizi kullanabiliriz. Ayrıca tanıdıklarımızın tanıdıkları da önemli bir iş bulma çevresini oluşturur. Bununa beraber özenilmiş ve gerçekleri yansıtan bir özgeçmişin bizi ileri taşıyacağından ve fark yaratacağımızdan bahsediliyor. Özgeçmişimizi en az 2–3 ayda bir yenilememiz gerektiği ve başvuracağımız pozisyona, şirkete göre şekillendirmemiz gerektiği anlatılıyor. Özgeçmişte önemli olanın çok yazmak ve aşırı dolu göstermek değil kısa, net ve açık yazmak olduğu aynı zamanda özgeçmişimizin işimize verdiğimiz dikkatin göstergesi olduğundan bahsediliyor. Öğrenci, yeni mezun, deneyimi olanlar için özgeçmiş örnekleri de bulunuyor. Daha sonra işe alacak ekibin bizleri nasıl işe aldığından daha doğrusu işe yerleştirme yolculuğunun nasıl olduğu anlatılıyor. İK ekibinin iş boyutlarını belirlediği, iş boyutlarının teknik ve genel boyutlar olmak üzere ikiye ayrıldığı ve genel boyutlarda kişilik özelliklerimiz ile yetkinliklerimize bakıldığından söz ediliyor. Bir iş ilanı verilirken onu doğru okumamız gerekir. Çünkü iş tanımını net bir şekilde anlamadığımız bir pozisyona başvuruda bulunamayız. Özgeçmiş, örnek olay ve geçmişe dayalı görüşmeler gerçekleştirebilir. Baskı tekniği ise artık eskide kalmış vadesini doldurmuştur. Kitapta bu bölümü okurken hala böyle işe alım yapan kurumlar var mı merak ettim. İş görüşmelerinde 10 altın kural bölümünde ise başvurduğumuz pozisyonu ve işi ciddiye almalıyız, bununla beraber gelebilecek sorulara hazırlanmalı vaktinden önce görüşme yerine ulaşmalıyız. Bir diğer önemli nokta ise beden dilimize özen göstermemiz. Açıkçası bu kitabı okumadan önce beden dilinin bu kadar önemli olduğunu ve kullandığımız bir ifadenin ne anlamlara gelebileceğini bilmiyordum. Dış görünüşümüzde hiç tahmin etmediğimiz kadar önemli ve işe alımımızı etkileyen bir faktör. Bu tarz görüşmelerde her zaman dürüst olmalıyız ve sorulara olumlu yönden yaklaşmalıyız. Kitapta iş görüşmemizin nasıl geçeceğinin %70’inin yaptığımız hazırlıklara bağlı olduğu bilgisi verilmiş. Burada ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. Beden diliyle ilgili görüşmede karşı tarafı dinlerken oturuş şeklimiz, kollarımızın pozisyonu ve kafamızla hangi yönde dinleyeceğimize kadar birçok alanda bilgi veriliyor.

Kitabın son kısmında — sorular ve örnek yanıtlar bölümü — iş görüşmesinde sorulabilecek detaylı ve kapsamlı birçok soruya yer verilmiş. Sorulara hangi bakış açısıyla cevap vermemizin doğru olacağı açıklanmış ve örnek yanıtlar ile kötü yanıtlar art arda verilmiş. Burada hem örnek yanıtları hem de kötü yanıtları görerek nasıl yaklaşmamız gerektiğini iyi şekilde anladım ve analiz ettim. Kitapta yer alan uygulamalardan güçlü yönler, iyileştirilmesi gereken yönler uygulamasını yaptım. Bu uygulama sonucunda liderlik, çalışkanlık, iletişim becerisi gibi güçlü yönlerimin bulunduğunu bununla beraber sabırlılık, sakinlik gibi yönlerde de kendimi geliştirmem ve kendimi daha detaylı tanımam gerektiğini fark ettim. Kitapla ilgili son olarak şunları söyleyebilirim: Aralarda yer alan esprili ancak ucu gerçeğe dokunan şakalar beni hem güldürdü hem düşündürdü. Bununla beraber iyi ki bu kitabı mezun olmadan daha yolun başındayken okuma fırsatı bulmuşum dedim.

‘’İnsanın yarısı kendisi, diğer yarısı kendisini nasıl ifade ettiğidir.’’ (Emerson).

--

--